Gazeteciler ile bir araya gelen Sütlüoğlu, 2 yıldır AK Parti ve hükümetin zarar görmemesi nedeniyle sabrettiğini fakat gelinen noktada susmasının çay üreticisi, AK Parti ve hükümetin aleyhinde olduğunu ifade etti. Şahsını yıpratmak adına rakip partilere malzeme verildiğini söyleyen Sütlüoğlu, "AK Parti'nin kuruluşunda varım. AK Parti'ye ilk geçen belediye başkanıyım. AK Parti daha kurulmadan önce biz geçeceğimizi deklare etmişizdir. O dönem mensubu bulunduğumuz parti, sayın Cumhurbaşkanımızın aleyhinde beyanatlar verirken biz belediye başkanı arkadaşlarımızla beraber bir basın toplantısı yaparak Tayyip Bey'in haklı olduğunu, parti genel merkezinin yanlış hareket ettiğini deklare ettik. O zaman da siyasi geleceğimizi ciddi manada riske ederek bunu yaptık. Ardeşen'de parti kurulmadan partinin teşkilatını kurduk. Partimizin ilk seçiminde Rize milletvekili oldum, ilk kabinesinde bakan oldum. Daha sonra da yine sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle 7 yıl ÇAYKUR'da görev yaptım. Bu sırada neler yaptığımızı sizler de biliyorsunuz. Ayrıldıktan sonra partimin zarar görmemesi adına aleyhimizde birçok tezvirat yapılmasına rağmen sustuk. Ama şimdi bakıyorum bizim susmamız, özelde çay üreticisinin, genelde ise ülkemin, partimiz ve hükümetimizin aleyhinde oluyor. Gereksiz yere yıpranmalar ortaya çıkıyor. Yapılan çok güzel hizmetler maalesef aleyhe çevrilerek, İmdat Sütlüoğlu'nu yıpratma adına rakip partilere çok güzel malzemeler veriliyor. Bu fırsatları da tabiki rakipler çok güzel kullanıyorlar. Onun için konuşmaya karar verdim ki daha çok zarar olmasın." dedi.
 
Stevia olayında kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğini ifade eden Sütlüoğlu, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin de yanıltıldığını söyledi. Stevia bitkisinin yalnızca düz alanda yetiştirilebileceği iddialarına da cevap veren Sütlüoğlu, bitkinin deneme üretiminin Ziraat Çay Bahçesi'nde yapıldığını ve o alanın düz bir yer olmadığını hatırlatarak "Ziraat'e de mi gitmediniz?" diye sordu. 

Kuruttular"
Stevia bitkisini incelemek için Güney Amerika’ya gittiklerini ifade eden Sütlüoğlu, "Burada yapılan incelemeler sonucu stevianın Rize’de de yetişebileceği kanaatine vardık. Teorik olarak bu kanaate vardıktan sonra Ziraat Çay Bahçesi'nde stevia dikimine başlayarak nasıl bir verim alınacağını fiili olarak gözlemledik. Ve beş senede çok verimli ürünler elde ettik. Dört ton civarında bir ürün elde ettik. Ve diktiğimiz yer çok dik bir yer Ziraat'i biliyorsunuz. Düz yer değil. Ve bunun bu şekilde olabileceğini gördükten sonra daha fabrikasının kurduk. Bu ürünü üretebilen ve fabrikası olan altı tane ülke var. Biz yedinciyiz. Ben görevi bitirdiğimde fabrika bitmiş durumdaydı. Sadece arıtma tesislerinin bağlantıları yapılacaktı. Ondan sonra bağlantılar bile yapılmadı. Tarımda çağ atlayan bir ülke olacaktık. Maalesef olmadı. İki yıl geçti aradan. Benden sonra kalan fidanlar kurudu. Şu anda hasat olması gerekiyordu. Bitkiyi alanlar ürettiler. Hatta kuruttular. Ama bunu ÇAYKUR alamadı. Vatandaş satamadı. Halbuki biz alım garantisi ile bunu vatandaşa vermiştik. Siz bu ürünü almazsanız vatandaş bu ürünü hiçbir şey yapamaz." ifadelerini kullandı.
 
"Bakanı da Yanılttılar"
Vatandaşın bitkiye rağbet etmediği iddilarıan tepki gösteren Sütlüoğlu, "Düz alanda yetişiyor diye kuyruklu bir yalan ortaya atıldı. Hadi vatandaşa gitmediniz, sormadınız. Ziraat'e de mi gitmediniz? Orası düz bir yer mi? Böyle bir yalan olabilir mi? Maalesef sayın Bakanı da yanıttılar. Ona da söylettiler bunu. Tabi CHP Niğde milletvekili çay alt komisyonunda çalışmış biri. Aslında o da biliyor. Çünkü komisyonlarda biz bunu çok anlattık. Bildiği halde, bu beyanatlar üzerine 'Devletin 15 milyarı boşa gitti' falan diyerek bunu bir beceriksizlik gibi farklı yerlere taşıdılar. İmdat Sütlüoğlu’nu kötüleyeceğiz diye kendi partilerine, iktidara, hükümete zarar verdiklerinin farkında değiller. Böyle bir büyük proje maalesef bugün bu hale getirilmiştir. Benim evladım olan bir projedir. Onun için benim içim yanıyor. Çok acı çekiyorum. Bu kadar büyük bir eserin, bu hale dönüştürülmesi başarısını nasıl gösterdiler ben hayret ediyorum." dedi.
 
"Çay Başladığı Zaman Allah'tan Böyle Adamlar Yoktu"
Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde 1260 dönüm arazide stevia bitkisinin dikili olduğunu ifade eden Sütlüoğlu, "Çay başladığı zaman Allah'tan böyle adamlar yoktu. Bugünkü yaklaşım olsaydı çayda olmazdı bölgede. Başta vatandaş dikmek istemedi çayı. Steviayı dikmek istedi. Bir tepkisi yok. O kadar insan istedi ki benden o zaman. Ki verdik de. Yüksek kesimlere de, Trabzon'a da, diğer bölgelere de verdik. Stevia geniş bir alanda yetişebilen bir üründür. Fabrikanın boş kalma ihtimali yok. Bölgede vatandaştan rağbet göreceğine ben inanıyorum. Çünkü ciddi bir ek gelirdir. Olmazsa başka yerlere de diktirilir." şeklinde konuştu.
 
Fabrikanın üç senede kendisini amorti edeceğini söyleyen Sütlüoğlu, "ÇAYKUR bu fabrikayı devreye alsaydı her yıl 1 milyon dolar kazanırdı. Bu fabrika üç senede kendini amorti ederdi. Ama işi nerelere götürüyorlar? Nerelere taşıyorlar? Yalnız bunda değil. Başka örnekleri de var. Didi örneği var, cp53 örneği var, Çayla örneği var" dedi.
 
"Bugün Alımyerlerinde İzdiham Var"
ÇAYKUR'a geldiğinde kurumun siyah çay ve yeşil çay olmak üzere sadece iki ürünü olduğunu dile getiren Sütlüoğlu, o dönemde alımyerlerinde büyük sıkıntıların yaşandığını belirtti. Eskiden çay satmanın çay toplamaktan daha zor olduğunu ifade eden Sütlüoğlu, genel müdürlüğü döneminde ÇAYKUR'da yüzde 50 kapasite artışının yaşandığını ifade etti. Randevülü sistemi, çayda yapılan bir devrim olarak niteleyen Sütlüoğlu, "Benden sonra hemen eskiye dönüldü. Şu anda da aynı ortam üzüntüyle görüyorum ki devam ediyor. Bugün alımyerlerinde bizden önce olduğu gibi izdiham var. Bu durum aynı zamanda korona sürecinde çok riskli bir durum ortaya çıkarıyor. İnsanlar kan, ter içerisinde çaylarını satmaya çalışıyor. Alımyerlerinde yoğun bir kalabalık var. Ve bunun önlenmesi gerekiyor. Bu hastalık ortamında randevülü sistemin tavizsiz uygulanması gerekir." dedi.
 
"Vatandaşı Alımyerine Yığmanın Bir Mantığı Yok"
Vatandaşın eski günleri özlediğini ifade eden Sütlüoğlu, hükümetin gereksiz yere yıpratıldığını söyledi. Sütlüoğlu, şu anda uygulanan sistemin randevülü sistem olmadığını ifade ederek "Biz beş dönüme kadar vatandaşın haftada bir gün alım yerine gelmesini istedik. Haftada 300-350 kg verebilen vatandaş, bir günde bu çayı toplayıp verebiliyordu. Altı günde kendisine kalıyordu. Şimdi bu vatandaş, her gün 30-40 kg toplayıp alımyerine gitmek zorunda kalıyor. 5 ile 10 dönüm arası olana 2 gün, 10 dönüm üstüne ise 3 gün veriyorduk. Vatandaş istiyorsa daha çok gün verirsiniz. Ama her gün gelmeyi istemiyorsa vatandaşı alımyerine yığmanın bir mantığı yok." dedi.
 
"Bana Sorsalardı Böyle Çorba Sisteme Geçmezlerdi"
Hiçbir konuda kimsenin kendisine görüş sormadığını belirten Sütlüoğlu, "Ne vekiller ne bürokratlar soruyor. Mesela pandemi sürecinde çay alım politikası hakkında Valilik'te toplantılar yapıldı. Bana hiçbirşey sorulmadı. Yahu bir sorun kardeşim. Ben 7 sene burada hizmet vermişim. Bana sorsalardı böyle çorba sisteme geçmezlerdi. Millet de bu kadar hasta olmazdı." dedi.
 
ÇAYKUR Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim için "Ben geldiğimde onu orada buldum. Benim talebem değil" diyen İmdat Sütlüoğlu, "Nisan ayında ÇAYKUR'dan ayrıldım. Seçim sürecinde partimin zarar görmemesi için 3 ay emekliliğimi talep etmedim, 3 ay emekli maaşı almadım. Başka bir gelirim de yok benim. O süreçte farklı yorumlara neden olabilir diye milletvekilleriyle de istişare ederek bu şekilde hareket ettik." dedi.
 
"Didi" için cebinden 100 binlerce dolar para verdiğini söyleyen Sütlüoğlu, "Parayı eczacı olan oğlumdan aldım. Genel müdür olduğumda 2004 model bir arabam vardı. Bıraktığımda da o vardı" dedi. Genel müdürlüğü döneminde kuruma aldığı ve tartışmalara neden olan jeep için de açıklamalar da bulunan Sütlüoğlu, "O arabayı benden sonra kullanmadılar. DOKAP'ta jeepe binen, büyük paralarla araba kiralayan Ekrem Yüce de binmedi o arabaya. O arabayı ben  kendime almadım, kuruma aldım. Ben ÇAYKUR'a geldiğimde jeep vardı zaten. Sonra genel müdürlüğü sel basınca jeep pert oldu. Kurumda jeep yok. 4 çeker araba mutlaka gerekiyor. Çünkü her türlü iklim şartlarında yolculuk yapıyorsunuz. En yüksek köylere çıkmanız lazım. Ziraat'e bile kışın çıkmak için 4 çeker araba lazım. Kiralık arabalara bindiler. Bu mudur devletçilik? ÇAYKUR'un arabasına binmediler. Ben iki araba yerine bir araba aldım. Burada bir tasarruf yaptım aslında. O jeepi alarak, taksi almadan tek bir arabada makam olayını çözdüm. Bir de temsil kabiliyetinin de olması lazım. Sizin bayileriniz en lüks arabalarla geziyor. Siz bayilerinize sıradan bir arabayla gidemezsiniz." ifadelerini kullandı.