Kırmızı kabuklu defterin içinden çıkan mektubun içindeki mesajin - öğütün yaşanmışlıklardan bir kesit..
-Ben memur mu olayım? Kendi işimi mi kurayım? Yoksa şirketinde bana bir pozisyon bulunur mu dayı?
Yukarıdaki bu soruları sorabilmek ve kendine iş bulmak için Ankara’da önemli görevlerde bulunan dayısını ziyarete giden Ardeşen’li inşaat mühendisinin aramızdaki sıradan bir sohbetimiz esnasında oltama takılanları;
Bu soruları, iş bulmak için Ankara’da önemli görevlerde bulunan dayısını ziyarete giden Ardeşenli inşaat mühendisi, ziyareti esnasında sormuş...
Bunlara karşılık dayısı, odasındaki kitaplığı göstererek, “Bu soruların cevabını üçüncü rafta bulunan kırmızı defterde bulacaksın” demişti...
Kırmızı kaplı defterin içinde bulunan mektuba gelince;
Ankara’ya iş aramaya giden genç adam, bir yakınını ziyaret eder... Bu ziyaretin temel amacı Dayısının öğüdünü duymak, ziyaret etmek ve kendisine iş bulmaktır. İyi sayılabilecek bir üniversiteden mezun olmuştur ve artık ailesine de yük olmak istememektedir... Mühendis, müsait bir zaman ve günde kendisine çok yakın bulduğu dayısını ziyarete gider, söz dönüp dolaşır, kendi meramını anlatmaya gelir.
-Bildiğiniz gibi okuldan mezun oldum. İş arıyorum. Ancak, mesleki tecrübelerinizden de istifade etmek isterim... Ben memur mu olayım?Kendi işimi mi kurayım? Yoksa şirketinizde bana bir iş imkanı var mı? diye sorar...
Dayısı, sert bir ifadeyle, “Kalk, şu raftaki kırmızı kabuklu defteri bana getir.” diye cevap verir.
Genç mühendis kalkar, raftan defteri alır, dayısına verir... Dayısı, defteri açar ve içinden çok eski ama üzerindeki tarihi bulunan ve kolay okunabilen Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden de olan mektup sahibinin kendi inşaat y. mühendis oğluna- kendisine, İzmir Bayındırlık Müdürü iken yazdığı mektubu defterden çıkarır, açar ve genç mühendise uzatıp, okumasını söyler...
Bundan sonrasını mühendis bugün şöyle anlatıyor;
Dedemin dayıma yazmış olduğu mektup, yıllar sonra torunu olarak elime geçti ve onu soluksuzca okudum...Dayıma baktım. Okuduğumu anlayıp, anlamadığımı sordu ve devam etti:
“Hayatta başarılı olmanın şartlarından biri de belli bir tecrübeden sonra iş hayatına girmedir. Bunun için de şöyle bir oran vardır...
Hayatta ilk 5 yıl başkasına çalışacaksın, sonraki 5 yıl hem başkasına hem kendine, ardından gelen beş yıllarda da kendine çalışmayı hedefleyeceksin...
Toplum için, ülken için çalışacaksın... Kendine çalışacaksın derken hep bana hep bana düşünmeyeceksin yani... Başarının bir şartı da budur.” dedi ve ekledi;
“Bak, ben bugün seni Devlet Su İşlerine, Karayollarına, hatta Askeriye’ye gönderebilirim. Sana orada bir iş verirler... Sayemde iş bulursun ama şunu bil ki ülkede işsizlik var. Normal şartlarda hiçbir yerde iş bulamazsın... Belirttiğim yerlere, seni ben gönderdiğim için iş verirler. Fakat, üç-beş ay sonra orada çalışan başka bir mühendise bir kulp bulup işten çıkarabilirler...
O kişi işsiz kalır... Yeni evli, borçlu olabilir... Eşi hamile, evi kirada olabilir... o ve benzeri insanlar bu halleri ile işsiz kalabilir...
Bu günaha ben ortak olmam. Bu günahı tek başına üstleniyorsan, seni buralara göndereyim...”
Ben de bunları duyunca, hiç tereddüt etmeden “hayır... böyle bir şeye ben de girmem...” dedim...
Saygıdeğer dayımla yaşamış olduğum bu anıyı, 30 yıl sonra kendisini tekrar ziyaret ettiğimde sordum... Acaba hatırlayabiliyor muydu? Kendisinden bir cevap alamayınca, yaşadıklarımızı ve bana söylediklerini tekrar kendisine anlattım... Bu esnada çok kıymetli eşi de yanımızdaydı...
Dayım, eşine dönerek; “Bak hatun, ben bizimkileri neden Devlette ve şirketimde iş vermedim? Anlıyor musun? Bizimkilere iş verseydim, ülkede iki genç kızımız bugün işsiz kalacaktı.!”
Yıllar önce oğlu için yazdığı mektup, yıllar sonra torununa da okumak nasip olmuş... Oğul, babası tarafından kendisine yazılan mektubu kırmızı kaplı defterin içine saklayarak, odasındaki kitaplığa koymuş... Yıllar sonra iş aramak için kendisini ziyaret eden yeğenine dedesinin mektubunu okutmuş...
Dede tarafından yıllar önce yazılan bu mektubun her satırında o kadar çok ince mesajlar verilmişti ki, işe ihtiyacı olan Ardeşenli genç bir mühendis, vicdanının sesine kulak vererek, iş için referans olduğu dayısının tekliflerine hayır demişti...
Şimdilerde çeşitli meslek dallarında iş arayanlar, yukarıda bahsı geçen genç mühendisimizin yaptığını yaparlar mıydı? Bilinmez!
Kırmızı kaplı defterin içinde saklı olan mektupta yazılan “..belli tecrübeden sonra kendi işini kur.” Öğüdü ile Dayısının Beş yıl başkasına, sonraki beş yıl hem başkasına hem kendine ve sonraki beş yıllar da kendine ve şimdiki sen gibi gençleri işe alıp onlara iş vererek çalışacaksın öğüdü ile birleştirildiğinde görülüyor ki, günümüzde de bu öğüt ve tavsiyelerin güncelliğini koruduğu gibi ve yakın gelecektede güncelliğini koruyacağına benziyor...
Not: Ardeşenli inşaat mühendisiyle aramızda yaptığımız sıradan bir sohbetimiz esnasında eskiz olarak karaladıklarımı kaleme aldım. Yazım gazetemizde yayına verilmeden önce, Ardeşenli, uzun süre Ardeşen’de yaşayan inşaat mühendisinin izni alınmıştır...